SOSYAL ADALET BAĞLAMINDA İBN BÂCCE’NİN MÜTEVAHHİD FİGÜRÜNÜN ÖNEMİ

YAZARLARIMIZ / Dr. Bayram TAMTÜRK

SOSYAL ADALET BAĞLAMINDA İBN BÂCCE’NİN

MÜTEVAHHİD FİGÜRÜNÜN ÖNEMİ

Bayram TAMTÜRK

Giriş:

İnsan sosyal bir varlıktır. İçinde yaşadığı toplumla bir takım ilişkileri, bu ilişkilerin birey ve toplum açısından sonuçları bulunur. Kişinin bireyselliğini koruyarak toplumsal ilişkilerini nasıl yürüteceği, bu süreçte her iki tarafta yaşanması muhtemel kırılmalar ve çözüm önerileri üzerinde durmak gerekmektedir. Çalışmamızı buradan hareketle “felsefe kaygıları paylaşmaktır” tanımı doğrultusunda kurguladık.

Soru/n: Bu çatışmaları yaşayan bireyin topluma uyumu nasıl olmalıdır? Uyum sağlayamazsa birey ne yapmalıdır? Bireyden hareketle sosyal adalet sağlanabilir mi? Bireyin tek başına böyle bir mücadeleye girişmesi tutarlı mıdır? Birey, toplumun olumlu yönde tekâmülüne ne ölçüde katkı sağlayabilir? Soru/n/ları İbn Bâcce’nin görüşleri çerçevesinde müzakereye açacağız.

  1. Kavramsal Temellendirme:

Adalet, düşünce tarihinde tüm fikri ekoller tarafından ele alınmış üzerinde tartışmalar yapılmış bir kavramdır. Düşünürler adalet kavramını teorik olarak tanımlayarak idari sistemlere yol gösterici olmuşlardır. Felsefi birikimimiz bu bakımdan oldukça zengindir. Bazı filozoflar siyaset yoluyla adaletin gerçekleştirilip erdemli bir toplum oluşturulabileceğini savunurken Endülüs’ün büyük filozoflarından İbn Bâcce farklı bir yorum getirerek bireyden hareketle erdemli bir toplum oluşturmanın mümkün olduğunu iddia etmiştir.

Bu bağlamda kavramın tanımı yapıldıktan sonra felsefi geleneğimizde bu konuda görüş beyan etmiş olan Fârâbî ve İbn Bâcce’nin birey-toplum ilişkisine dair görüşleri ele alınacaktır. Son tahlilde ailesinden, eşinden, dostundan feragat ederek hakkı ayakta tutmak, yanlışa evet dememek için çalışmalarda bulunan geleneksel tabir ile “Alp” ve “Eren” olanların duruşlarının felsefi temellerine dair görüşler sunulacaktır.

  1. Adalet Kavramı:

Adalet Arapça bir kelime olup, ‘a-d-l kökünden doğru, dürüst olmak, düzeltmek, eşit muamele etmek gibi anlamlara gelir.1

Terim anlamı ise yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması,2 bir toplumda değerlerin, ilkelerin, ideallerin, erdemlerin hayata geçirilmiş olması herkesin hak ettiği ödül ya da cezayla karşılaşması3 durumu olarak tarif edilmiştir. Alıntıladığımız tanımlarda dikkate alınması gereken nokta kelimenin bir hak ediş ve buna mukabil bir karşılık olarak belirlenmiş olmasıdır. Bu bakımdan sosyal adalet toplumun unsurlarının haklarının kendilerine teslim edilmesi, buradan hareketle de gelir dağılımının adaletle sağlanması olarak tarif edilebilir.

  1. Felsefi Dilde Adalet:

Felsefi geleneğimiz adalet kavramına büyük önem vermiş filozoflar eserlerinde adalet kavramını özenle işlemişlerdir. “Medinetü’l-Fazıla” isimli eseri ile meşhur Fârâbî, adalet kavramını genel bir tarzda ele alarak şehir halkının ortak olduğu şeylerin, onların hepsinin arasında paylaştırılmasından ve daha sonra paylaştırılan bu şeylerin muhafazasından bahsetmiş, bugünkü anlamda bir sosyal adalet kavramına vurgu yapmıştır. O’na göre bir insan ancak erdemli fiilleri başkaları ile ilgili olarak da kullanırsa adaletli olur.4

Bununla birlikte Fârâbî’ye göre erdemli devleti yönetecek kişi adaleti ve adaletli kimseleri sevmelidir. Kendisi ve başkaları ile ilgili insaf sahibi olmalıdır.5 Bu bakımdan Fârâbî toplumda adalet gibi erdemlerin sağlanması görevini erdemli bir devlet reisine yüklemektedir.

  1. Sosyal Adalet ve İbn Bâcce’nin Mütevahhid Tasavvuru

İbn Bâcce de Fârâbî’yi takiben bir erdemli toplum ütopyası tasarlamıştır. Bu teorinin birey anlayışını ise Tedbiru’l-Mütevahhid isimli eserinde ele almıştır. Bizim üzerinde durmak istediğimiz nokta potansiyelinin farkına vararak kendini yetkinleştirmiş bireylerden oluşan toplumun imkânı konusudur. Bu bakımdan bu teori günümüz birey anlayışına daha yakın olup gerçekleştirilebilecek bir niteliktedir. Aynı zamanda kendini tanıyan birey başkalarını ıslah etme fikrine kapılmak yerine kendi özüne dönerek önemli bir aşama kat etmiş olacaktır.

Bu süreç İbn Bâcce’nin tabiri ile “tedbir”dir. Tedbir insanın bir takım ahlaki erdemleri akıl ve iradesi ile bilinçli olarak yapması, huy haline getirmesi demektir.6 İnsanın akli olgunluğu oranında fiilleri de insani bir nitelik kazanmaktadır. Nihai aşama ise bu fiilleri gerçekten insani olması yönüyle herhangi bir dış güç tarafından baskıya uğramaksızın teori-pratik uyumu sağlanmış insanın içinden gelerek kendi ilkeleri doğrultusunda işlemekte olmasıdır.7

İnsani eylemlerin bu bağlamda düzenlenmesi siyaset kavramında olduğu gibi pasif anlamda değil aktif bir tutumu göz önüne sermektedir. Çünkü burada içerden dışarıya gelişen bir düşünsel faaliyet söz konusudur. Bu duruşun apolitik ve asosyal bir durum gibi değerlendirmek mümkün değildir. Tedbiri, mevcut doğru ve sağlıklı olan bir durumu koruma ve devam ettirme anlamında anlarsak hem bireyin kendi içine hem topluma bir müdahalesi olarak okuyabiliriz.8

İbn Bâcce’nin tavrının toplumdan tam bir uzaklaşma olduğunu söyleyemeyiz. Buna dayanarak da sosyal adaletin toplumdan ayrı elde edilmesi sosyal bir varlık olan insan tanımına da aykırıdır. Mesele öğrendiklerini topluma nasıl aktaracağı ve toplumun gelişiminde kullanıp kullanamayacağı noktasında düğümlenmektedir. Bu sivil itaatsiz tavrın toplumun dikkatini çekerek onun da olumlu yönde evrilmesine sebep olacağını genel kompozisyondan çıkarmak mümkündür.

Son tahlilde bu bireysel tavır, topluma aktaracağı mesajı ulaştırarak toplumdan zorunlu ise fiziksel olarak ama zorunluluk yoksa ruhsal olarak bir uzaklaşmayı içermektedir. İdarenin kırılmalarına karşın hukuksuzluğu ve haksızlığı gidermeyi hedefleyip bir sistem değişikliği talebi bulunmayan sivil itaatsizlik de bireyin takınabileceği en akılcı tutum olarak karşımızda durmaktadır.9

  1. Sivil İtaatsiz Duruş ve Sosyal Adalet

Sivil itaatsizlik kavramını biraz daha açıklayıp sosyal adalet açısından değerlendirecek olursak; burada bahsedilen kavram “içinde yaşanılan sistemi meşru kabul etmekle birlikte yapılan haksız ve adaletsiz uygulamalara karşı yasal imkânların tükendiği noktada şiddete başvurmadan vicdanî bir şekilde ortaya konulan, yani siyasî ve ahlakî motivasyonu olan; bununla birlikte sistemin yasalarına aykırı olan ve düşünülerek bir plan dâhilinde gerçekleştirilen harekettir.”10

Hızla gelişip küresel bir köy haline gelen günümüz dünyasında zaman zaman sivil toplum örgütleri, adalet gibi toplumsal erdemlerin tesisi ve muhafazasında çeşitli roller üstlenmektedir. Aslında devlet yasal olarak bu duruma teşvik ve destek vermektedir. Kavramların tanımı konusunda olası kırılmalar hem birey hem toplum için olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bizce böylesi bir konuda tekrara düşmemek için yapılması gereken İbn Bâcce’den hareketle bireysel tedbiri sağlamaktır.

Bu noktada iki öncülümüz bulunmaktadır. Birincisi “kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma”, ikincisi “ bir kişiye yapılan bir haksızlık bütün insanlığa yapılmış gibidir”. Bunları ilke edinen herkes yapılan haksızlıklara karşı selim fıtratı gereği bir direniş göstermiştir ve göstermesi gerekmektedir.11

Bize göre hakkı ayakta tutmaya çalışan bir sendikal anlayış birey ve topluma erdemli davranışı, adaleti öğretebilecek mahiyette olmalıdır. İdareyi adil davranma noktasında daha duyarlı hale getirebilecek karakterinden asla vazgeçmemelidir. Bu bakımdan idarenin bir alt kolu gibi davranmayı kendine hedef edinmiş bir anlayış sendikacılığı yanlış anlamış ya da anlamamıştır. Bu manada bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı ile kitlelerin arasına karışmış birey de kendi durumunu sorgulamalıdır. Çünkü adaletin savunulması ve takibi uzun soluklu bir faaliyettir. Günü kurtarmak bugün için mantıklı gibi görünse de bizden sonra gelecek nesile verecek tutarlı cevap bulunamayacağı da hesaba katılmalıdır.

Sonuç

İbn Bâcce’den hareketle bireysel yetkinliğini sağlamış insanın toplumla münasebetini nasıl kurgulaması gerektiği günümüz aydını için rol model olabilecek niteliktedir. Son tahlilde dünyayı değiştiren kimselere baktığımızda yalnız oldukları halde gerçeği haykırmaktan çekinmediklerini gözlemleyebiliriz. Onlar yollara düştüklerinde haklı davalarını savunmak için “yanımda, arkamda kimse var mı?” sorularını asla sormadılar.

Sultan Alparslan Anadolu’nun kapılarını açan ordusunun karşısına yalnız çıktı; Mustafa Kemal Atatürk milli mücadeleyi başlatmak amacıyla bandırma vapuruna yalnız bindi, Muhsin Yazıcıoğlu “Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam” derken yalnızdı.

Bu bakımdan sebep sonuç ilişkisinden hareketle gelecekle ilgili bir takım tasavvurları/kaygıları olan Türk aydınının “felsefenin kaygıları paylaşmak” olan tanımına dayanarak bunları dile getirmesi ve hakkın safında yalnız yürümesi kadar doğal bir şey olmayacaktır. Ve tarih, adalet anlayışı dumura uğramış günübirlik söylemlerle oyalananlar çoğunluğu değil yukarıda zikrettiğimiz "erdemli bir hayat hevesi ile tutarlı yaşamaya çalışan ve bu yüzden de yanlışa evet demeyenleri” yazacaktır.

Kaynakça

Akyol, Aygün. Mevlüt Uyanık. İclal Arslan. “Adalet”, İslam Felsefesi Tanımlar Sözlüğü. Ankara: Elis

Yay., 2016.

____________. Kitlelerin Tahakkümüne Karşı Bireysel Yönetim -Tedbiru'l-Mütevahhid Merkezli Bir

İnceleme-, Tedbiru'l-Mütevahhid içinde, (Ankara: Elis Yay., 2017), 197.

Cevizci, Ahmet. “Adalet” md., Felsefe Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Paradigma Yay., 2000.

Fârâbî. Medinetü’l Fazıla. Çev: Ahmet Arslan. İdeal Devlet. İstanbul: Vadi Yay., 2004.

İbn Bâcce. Kitâbü Tedbîri’l-Mütevahhid. Tarık Ma‘n Ziyâde. Beyrut: 1978. Türkçesi: Mevlüt Uyanık,

Aygün Akyol, İslam Felsefesinde “Bireysel Yönetim” ve “Bireysel Ahlak Tasavvuru, Tedbiru’l-Mütevvahhit Bireysel Yönetim Okumaları. Ankara: Elis Yay, 2017.

Özcan, Hanifi. Fârâbî’nin İki Eseri. İstanbul: M.Ü.İ.F. Yay, 2017.

Sarı, Mevlüt. Arapça-Türkçe Talebe Lügatı. İstanbul: Bahar Yay., 1982.

Tamtürk, Bayram. Meşşaî Gelenek Ve İbn Bâcce’nin Nefs Anlayışı -İnsan Psikolojisi İle İlgili Görüşlerinin

Kitabun’n Nefs” Bağlamında İncelenmesi-. Basılmamış Doktora Tezi. Çorum:2020.

Tdk, “Adalet” md., erişim tarihi; 19.01.2020, https://sozluk.gov.tr.

Uyanık, Mevlüt. İslam Felsefesinde “Bireysel Yönetim” ve “Bireysel Ahlak Tasavvuru, Tedbiru’l

Mütevvahhit Bireysel Yönetim Okumaları. Ankara: Elis Yay, 2017.

____________. Sivil İtaatsizlik Eylemleri ve Dini Değerler. Elis Yay: Ankara, 2010.

____________. Aygün Akyol, İslam Ahlak Felsefesi. Elis Yay., Ankara, 2013.

 Dr., Milli Eğitim Bakanlığı, bayram_tamturk@hotmail.com.

1 Mevlüt Sarı, Arapça-Türkçe Talebe Lügatı, (İstanbul: Bahar Yay., 1982), 492.

2 Tdk, “Adalet” md., erişim tarihi; 19.01.2020, https://sozluk.gov.tr.

3 Ahmet Cevizci, “Adalet” md., Felsefe Terimleri Sözlüğü, (İstanbul: Paradigma Yay., 2000), 3.

4 Fârâbî, Fusûlü’l-Medenî, Çev: Hanifi Özcan, Fârâbî’nin İki Eseri, (İstanbul: M.Ü.İ.F. Yay, 2017), 89; Aygün Akyol, Mevlüt Uyanık, İclal Arslan, “Adalet”, İslam Felsefesi Tanımlar Sözlüğü, (Ankara: Elis Yay., 2016), 25; Mevlüt Uyanık, Aygün Akyol, İslam Ahlak Felsefesi, (Ankara: Elis Yay., 2013), 88-94.

5 Fârâbî, Medinetü’l Fazıla, Çev: Ahmet Arslan, İdeal Devlet, (İstanbul: Vadi Yay., 2004), 97.

6 Tarık Ma‘n Ziyâde, Kitâbü Tedbîri’l-Mütevaĥĥid, (Beyrut: 1978). Türkçesi: Mevlüt Uyanık, Aygün Akyol, İslam Felsefesinde “Bireysel Yönetim” ve “Bireysel Ahlak Tasavvuru, Tedbiru’l-Mütevvahhit Bireysel Yönetim Okumaları, (Ankara: Elis Yay, 2017), 18.

7 Bayram Tamtürk, Meşşaî Gelenek Ve İbn Bâcce’nin Nefs Anlayışı -İnsan Psikolojisi İle İlgili Görüşlerinin “Kitabun’n Nefs” Bağlamında İncelenmesi-, Basılmamış Doktora Tezi, (Çorum: 2020), 67.

8 Aygün Akyol, Kitlelerin Tahakkümüne Karşı Bireysel Yönetim -Tedbiru'l-Mütevahhid

Merkezli Bir İnceleme-, Tedbiru'l-Mütevahhid içinde, (Ankara: Elis Yay., 2017), 197.

9 Mevlüt Uyanık, Sivil İtaatsizlik Eylemleri ve Dini Değerler, (Elis Yay: Ankara, 2010), 141-184.

10Mevlüt Uyanık, a.g.e, 93.

11Mevlüt Uyanık, İslam Felsefesinde “Bireysel Yönetim” ve “Bireysel Ahlak Tasavvuru, Tedbiru’l-Mütevvahhit Bireysel Yönetim Okumaları, (Ankara: Elis Yay, 2017), 154-155.


 Okunma Sayısı : 1549         01 Temmuz 2020

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 836435

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.