KOVID-19 KÜRESEL SALGINI SÜRECİNDE ÜNİVERSİTEDE FELSEFE EĞİTİMİ Bayram TAMTÜRK[1] Soru/n: 2020 bahar yarıyılı üniversiteler başta olmak üzere ülkemizin eğitim tarihinde uzun yıllar unutulmayacak değişim ve dönüşümlere neden oldu. Her yıl olduğu gibi normal seyrinde başlayan eğitim-öğretim dönemi, İçişleri bakanlığımızın yayınlamış olduğu genelge ile 16 Mart 2020 tarihinden itibaren üç hafta süre ile tatil edildi. Süre bitiminde yapılan bir başka toplantı sonunda ise hepimizin bildiği gibi eğitimin uzaktan yapılmasına karar verildi. Küresel salgın sona erse bile pek çok üniversite önemli bir oranda dersi, ekonomik olması, daha kısıtlı istihdam ile halledilebilmesi, zaman ve mekân gibi gereksinimleri en aza indirgemesi gibi nedenlerle uzaktan eğitim yoluyla devam ettirecek gibidir. Şu halde uzaktan eğitim artık hayatımızın vazgeçilmez bir gerçeği gibi durmaktadır. Bu nedenle sorunlar ile ilgili sahadan tespitler yapılıp çözüm önerileri üretilmesi gerekmektedir. 2019-2020 eğitim öğretim yılı bahar dönemi başlarından itibaren ele aldığımız eğitim sürecimiz ve değişik fakültelerden öğrencilerimizin katılımı ile hazırladığımız anket çalışmamız bu amaçla hazırlanmıştır. Giriş İngilizce yazılışıyla “Pandemic” hale gelen “Koronavirüs” hastalığı (KOVID-19) önlenemez bir salgın halinde dünyayı kasıp kavurmaya devam etmektedir.[2] Salgınla ilgili kısaca bilgi verecek olursak; Koronavirüsler (CoV), soğuk algınlığı gibi toplumda yaygın görülen, kendi kendini sınırlayan hafif bulaşma tablolarından, Orta Doğu Solunum Sendromu (Middle East Respiratory Syndrome, MERS) ve Ağır Akut Solunum Sendromu (Severe Acute Respiratory Syndrome, SARS) gibi daha ciddi bulaşma tablolarına neden olabilen büyük bir virüs ailesidir. Koronavirüslerin insanlarda bulunan, insandan insana kolaylıkla bulaşabilen çeşitli alt tipleri (HCoV-229E, HCoV-OC43, HCoV-NL63 ve HKU1-CoV) bulunmaktadır. İnsanlar arasında dolaşan bu alt türler çoğunlukla soğuk algınlığına sebep olan virüslerdir. Bununla birlikte hayvanlarda saptanan birçok koronavirüs alt türü mevcuttur ve bu virüslerin hayvanlardan insanlara geçerek insanlarda ağır hastalık tablolarına neden olabildiği bilinmektedir. Detaylı araştırmalar sonucunda, SARSCoV’un misk kedilerinden, MERS-CoV’un ise tek hörgüçlü develerden insanlara bulaştığı ortaya çıkmıştır. SARS-CoV, 21. yüzyılın ilk uluslararası sağlık acil durumu olarak 2003 yılında, daha önceden bilinmeyen bir virüs halinde ortaya çıkmış olup yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Yaklaşık 10 yıl sonra koronavirüs ailesinden, daha önce insan ya da hayvanlarda varlığı gösterilmemiş olan MERS-CoV, Eylül 2012’de ilk defa insanlarda Suudi Arabistan’da tanımlanmış; ancak daha sonra aslında ilk vakaların Nisan 2012’de Ürdün Zarqa’daki bir hastanede görüldüğü ortaya çıkmıştır. 31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Çin Ülke Ofisi, Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde etiyolojisi bilinmeyen zatürre vakalarını bildirmiştir. 7 Ocak 2020’de daha önce insanlarda tespit edilmemiş yeni bir koronavirüs (2019-nCoV) olarak tanımlanmıştır. Daha sonra 2019-nCoV hastalığının adı COVID-19 olarak kabul edilmiş, virüs SARS CoV’e yakın benzerliğinden dolayı SARS-CoV-2 olarak isimlendirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, COVID-19 salgınını 30 Ocak’ta “uluslararası boyutta halk sağlığı acil durumu” olarak sınıflandırmış, ilk salgının başladığı Çin dışında 113 ülkede COVID-19 vakalarının görülmesi, virüsün yayılımı ve şiddeti nedeniyle 11 Mart’ta küresel salgın olarak tanımlamıştır. Ülkemizde COVID-19 ile ilgili çalışmalar 10 Ocak’ta başlamış ve 22 Ocak’ta T.C. Sağlık Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu ilk toplantısı gerçekleştirilmiş, alınan önlemler ile ilk COVID-19 vakası Avrupa ve İran gibi komşu olduğumuz ülkelerden sonra 11 Mart’ta ülkemizde görülmüştür.[3] Bu makalenin yazıldığı sıralarda da henüz tedavisi ile ilgili kesin bir tedavi bulunamamış olup küresel salgın süreci devam etmektedir. KOVID-19 küresel salgını ile ilgili kısa bir giriş yaptıktan sonra bu süreçte felsefe öğretimine dair yaptığımız bazı çalışmaları ele alarak devam edeceğiz. Bu bağlamda aralarında Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, Yozgat Bozok Üniversitesi, Çorum Hitit Üniversitesi, Gümüşhane Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi öğrencileri başta olmak üzere 100 öğrenci ile internet üzerinden yapmış olduğumuz “Uzaktan Eğitim Değerlendirme Anketi”[4] çerçevesinde elde ettiğimiz bulguları paylaşacağız. Tatil haberinin duyurulduğu saatlerde ise Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi ikinci öğretim ikinci sınıf öğrencileri ile dersimiz devam etmekte idi. Bahar yarıyılının başında görevlendirme olarak başladığım fakültede altı hafta boyunca yüz yüze Felsefe’ye Giriş, Din Eğitimi ve Din Felsefesi derslerini yürütme imkânı buldum. Tatilin ilan edildiği hafta fakülte için oldukça kritik bir zaman idi. Dönem başında yapılan planlama gereği vize sınavları bir sonraki hafta olan yedinci haftada yapılacaktı. Dolayısıyla vize öncesi son derslerimizi yapıyorduk. Hitit/Çorum İlahiyat Fakültesi öğretim üyeleri Mevlüt Uyanık ve Aygün Akyol hocalarımızdan edindiğimiz gelenek doğrultusunda vize öncesi dersimizde sınavda sorulabilecek muhtemel sorular ve öğrencinin haberdar olması beklenen sorunlar çerçevesinde bir sunum yaptık. Ancak gelen tatil haberi bizleri felsefe öğretiminde neler yaptığımızı ve bundan sonra neler yapabileceğimizi tekrar gözden geçirmek zorunda bıraktı. Bu zorlu küresel salgından önce ve sonra nasıl bir eğitim-öğretim yöntemi izlediğimizi, felsefenin kaygıları paylaşmak tanımından hareketle özellikle uzaktan eğitim sürecinde ülkenin değişik üniversitelerinde görev yapan hocalarımızla eşgüdümlü çalışmalarımızı ele aldıktan sonra gördüğümüz eksiklikleri ve geleceğe yönelik önerilerimizi tartışmaya açacağız. 1. YÜZ YÜZE EĞİTİM SÜRECİ Bahar yarıyılı 10 Şubat 2020 tarihinde normal seyrinde başlamıştı. Makalemize konu edindiğimiz felsefe grubu derslerinden Felsefeye Giriş dersi için Prof. Dr. Mevlüt Uyanık hocamızın Felsefi Düşünceye Çağrı[5] adlı kitabımızı ders kitabı olarak dönem başında belirleyip haftalık programlarımızı adı geçen kitaba göre düzenledik. Son iki haftada ise kendi çalışmamız olan Meşşâî Gelenek ve İbn Bâcce’nin Nefs Anlayışı[6] isimli kitabı o günlerde baskı sürecinde olmasına rağmen yetişir umuduyla programa ekledik. Felsefi Düşünceye Çağrı kitabının son iki haftası din felsefesi konularına denk geldiği için öğrencilerimizi önümüzdeki yıllarda alacakları derslere hazırlamak ve sene boyunca anlatılan felsefe derslerinden hareketle “Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmanın İmkânı”nı tartışmak amacıyla kitabımızın ilgili bölümlerini sene başında ders programında duyurduk. Felsefeye Giriş dersi fakültenin birinci sınıflarının müfredatında bulunmaktadır. Yaptığımız araştırmalar daha önceleri müfredatta bulunan bu dersin pek çok dini yükseköğretim kurumunda verilmediğini göstermektedir. Bu bakımdan Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nin önemli bir ayrıcalığa sahip olduğunun belirtilmesi gerekmektedir. Çoğu İmam Hatip Lisesinden gelen öğrencilerimizin felsefeye karşı önyargılı olduklarının farkında olarak öte yandan İlahiyat fakültelerinde felsefe dersleri olsun mu olmasın mı tartışmalarının gölgesinde çalışmalarımız devam etti. Fakültenin son sınıf öğrencileri ve ilitam öğrencileri ile Din felsefesi dersinde okutulmak üzere Cafer Sadık Yaran hocamıza ait Din Felsefesine Giriş[7], Latif Tokat hocamıza ait Din Felsefesi Yazıları[8] ve Mevlüt Uyanık hocamızın Kur’an’ın Tarihsel ve Evrensel Okunuşu[9] isimli kitaplarını belirledik. Kitap temininin tamamlanmasıyla derslerimiz fakülteler tatil edilene kadar normal seyrinde devam etmiştir. Bu süreç içerisinde hem derslerin gerçekleştirilmesi, hem de makalemizin dayanağı olan anket sürecini gerçekleştirdik. Uzaktan eğitim süreci ve değerlendirmesi, ders sürecinde karşılaştığımız tecrübeler ve yazımızın başında belirttiğimiz anket sonuçlarına göre yapılacaktır. 2. UZAKTAN EĞİTİM SÜRECİ 2.1. Eğitim-Öğretim Malzemelerinin Temini Küresel salgınının ülkemizde görülmesinden kısa bir süre sonra alınan eğitim öğretime ara verme kararı pek çok öğrenci için yanıltıcı olmuştur. Üç hafta sonra geri dönülür umuduyla eğitim öğretim malzemeleri yurtlarda bırakılmıştır. Bu nedenle uzaktan eğitim açısından en önde gelen sorun malzeme temini olmuştur. O günlerde kargo firmalarının kısıtlı çalışması pek çok büyük şehirde sokağa çıkma yasaklarının olması da yeniden kitap edinmek isteyenlerin önündeki en büyük engel olmuştur. Bu açıdan derslerde okutulacak kitap ve makalelerin çeşitli formatlarda internet üzerinden gönderilmesi bu sorunu büyük ölçüde çözmüştür. Yapmış olduğumuz ankete göre öğrencilerin % 63’lük bir kısmı dersleri mobil cihazlardan % 35’i ise bilgisayar üzerinden takip etmiştir. Öğrencilerin %21’lik bir kesimi ise bağlanırken internet kesintisinden dolayı sıkıntılar yaşadıklarını belirtmektedir. Yök tarafından verilen internet kotasının ise %80 oranında kullanılmadığını görmekteyiz. Bunun sebebinin ise üniversitelerin kullandıkları programlarda kullanılmaması ya da hocaların sosyal medya ya da video sayfaları üzerinden yayın yapmaları olmuştur.[10] Bu noktada daha sonra izlenebilmesi için üniversitenin sitesine yüklenen videoların sadece öğrencilere açık olması bir eksiklik olup daha yaygın olan sosyal medya ve video siteleri daha kullanışlı olmaktadır. Öğrencilerin internet erişimini % 52 oranında mobil veri ile yapıyor olması da uzaktan eğitim sürecinin devamı düşünülürse oldukça önemli bir harcama kalemi olarak durmaktadır. Öğrencilerin %30’luk bir kısmı uzaktan eğitime internet kotasını yetiremediğinden şikâyetçi olurken % 14’ü sadece eğitim amaçlı kullandığında yeterli olduğunu beyan etmiştir. %87’si YÖK tarafından verilen internetin üniversitelerin uzaktan eğitim programlarında kullanamadıklarını söylemektedir. Öğrencilerin örgün eğitimde aylık 500-1000 TL arası harcama yaparken uzaktan eğitimde % 26’sının hiç harcama yapmadan %25’inin ise 250 TL’lik bir harcama ile ayı bitirdiğini de belirtmek gerekmektedir. Bu bakımdan uzaktan eğitim ekonomik açıdan oldukça tercih edilebilir görünmektedir. 2.2. Uzaktan Eğitim Sürecinde “Eğitim Araçları” Uzaktan eğitim sürecinde hızlı bir şekilde hareket ederek pek çok üniversite kısa bir sürede uzaktan eğitim alt yapısını oluşturmuştur. Yaptığımız anket sonuçlarına göre %80 oranında üniversitede canlı ders yapıldığı, bu derslerin önceden programlanarak öğrencilere duyurulduğunu söyleyebiliriz. Yalnız burada üzerinde durulması gereken önemli bir husus derslerin süresidir. Uzaktan eğitim derslerini okuldaki gibi 90 dakikalık blok ders olarak yapan hocalar % 14 seviyesinde kalırken % 55’lik bir grubun dersleri 60 dakikadan az sürdüğünü ifade edebiliriz. Yapılan canlı derslerin ders bazında takibi felsefe grubu dersler için oldukça farklılık arz etmektedir. Canlı derslerin % 80’lik bir kısmını felsefe grubu dersler oluşturmaktadır. Bundan sonra en yakın alan ise % 8 ile Arapça ve Kur’an-ı Kerim dersleri takip etmektedir.[11] Öğretim üyelerinin % 40’lık bir kısmı üniversitenin belirlediği dışında ders yapmazken geri kalan kısmı ayrıca sosyal medya ve video siteleri üzerinden ve daha sonra izlenebilecek şekilde ders işleme yoluna gitmişlerdir. Çekilen ders videolarının verimliliği ile ilgili sorduğumuz soruya ise katılımcıların % 66’sı “Videodan yeterli verim alamazsam kitaptan faydalanırım” derken; % 25’i “Ders videosunun çekimi, içeriği ve kalitesi benim için önemlidir hoşlanmazsam izlemem” demiştir. Bu bakımdan ders video içerikleri düzenlenirken çekimin kalitesi, çekim ortamı azımsanmayacak bir yer edinmiştir. Öğrencilerin % 70’i canlı derslerde hoca ile iletişim kurma imkânına sahip olduklarını ifade etmişlerdir. Genel itibarı ile ise % 40 oranında öğrencilerimiz telefon ve Watsapp uygulaması üzerinden hocalarına ulaştıklarını beyan etmektedir. Bu istatistiği burada belirtmekteki maksadımız yabancı kökenli bir iletişim programının önemli ölçüde eğitim alanında kullanıldığını ve olası güvenlik sıkıntılarını vurgulamaktır. Eğer uzaktan eğitim devam edecekse varsa kendi alt yapımıza ait bir programın tercih edilmesi zorunludur. Teknolojinin diğer alanlarında olduğu gibi iletişim ve eğitim alanında da yerli ve milli teknolojilerin üzerinde durulması gerekmektedir. 2.3. Uzaktan Eğitim Sürecinde “Ölçme Değerlendirme” Eğitim sürecinin en önemli aşamalarından birisi en son aşama olan eğitim amacına ulaşıp ulaşmadığının tespit edildiği ölçme ve değerlendirme aşamasıdır. Uzaktan eğitim sürecinde ölçme ve değerlendirme süreci hem eğitimcilerin hem öğrencilerin en çok şikâyet ettiği kısım olmuştur. Buna bir de üniversite yönetiminin aldığı kararlar eklenince durum farklı boyutlara geçmiştir. Uygulanan ölçme değerlendirme metotları ve metotların güvenilirliği eğitimcileri ilgilendirirken sınavların yapılma şekli ve tabi ki sonuçlar öğrenciler için önemli olmaktadır. Felsefe grubu dersleri takip eden öğrencilerin %40’ı uzaktan eğitim sürecinde sınav kaygısı yaşadıklarını belirtmektedir. Öğrencilerin % 50’si sınavların ödevlendirme yoluyla yapılmasını istemektedir. Ödev yoluyla yapılan değerlendirmede süre açıdan rahat olunması ve farklı kaynaklara ulaşmadaki rahatlık tercih edilme nedenlerindendir. % 32’si ise sınavın yüz yüze yapılması taraftarı olmuştur. Anket yaptığımız fakülteler özelinde % 75 oranında derslerin ödevlendirme yöntemi ile ölçme değerlendirme yapıldığı tespit edilmiştir. Genel olarak öğrencilerin % 38’i uzaktan eğitim sürecinde yapılan ölçme değerlendirmenin amacına ulaşmadığını çalışanla çalışmayanı ayırt etmediğini düşünmektedir. % 30’u ise kesinlikle hayır cevabı verdiğini düşünürsek büyük bir oranda öğrenci bu şekilde yapılan değerlendirmenin güvenilir olmadığını düşünmektedir. Özellikle ödevlendirme şeklinde yapılan sınavların mutlak intihal programlarından geçirilmesi gerekmektedir. Öğrenciler uzaktan eğitim devam ederse % 70 oranında ödev yoluyla değerlendirme yapılmasından yanadır. % 21’i ise internet üzerinden sınav yapılmasının daha ayırt edici olduğu görüşündedir. Bu noktada altını çizmek istediğimiz önemli bir husus ise çevrimiçi yapılan sınavlarda öğrencilerin % 24’ünün kitap harici başka kaynaklardan yararlandıklarını itiraf etmiş olmalarıdır. Sınav güvenilirliğini etkileyen önemli bir nokta da sınavlarda dış kaynaklardan yardım almaktır. Bu husus hala önemli bir problem olarak karşımızda durmaktadır. Öğrencilerin % 64’lük bir kesimi sadece ders videolarının sınavlarda başarılı olmak için yeterli olmadığını savunmaktadır. Bu bakımdan ders içerikleri ile yapılan kayıtların uyumlu olması gerektiği de hazırlanacak içeriklerde göz önüne alınmalıdır. 2.4. Uzaktan Eğitim Sürecinde “Ekonomik ve Hukuki Haklar” Uzaktan eğitim sürecinin en önemli problemlerinden birisi devam durumunun takip edilmesi olarak görünmektedir. Aslında açık öğretim yoluyla lisans öğrenimi almak isteyenler devam sorunu olan öğrenciler iken uzaktan eğitim sürecinde tersi bir şekilde devam zorunluluğu önemli bir durum haline gelmiştir. Uzaktan eğitim sürecinde anket yaptığımız öğrencilerin %23’ü başka bir işte çalıştığını, çalışmak zorunda olduğunu beyan etmiştir. Öğrencilerin % 72’lik bir kısmı ise eğer normale dönülürse örgün okumayı tercih edeceklerini söyleyerek bu süreç bitse bile uzaktan eğitim devam etsin diyen %30’luk kısmı geride bırakmıştır. Anket yaptığımız fakülteler göz önünde bulundurulacak olursa uzaktan eğitim sürecinde verilen derslerde % 75 oranında yoklama takibi yapılmadığı takibi yapılan fakültelerde ise devamsızlığın dikkate alınmadığı dikkat çekmektedir. Uzaktan eğitim sürecinde dersleri takip eden öğretim üyelerinin ise bir kısmının daha üniversite karar almadan önce sosyal medya araçları üzerinden ve daha sonra takip edilebilecek şekilde dersler yaptığını söyleyebiliriz. Aynı şekilde ne sosyal medya araçları ne de üniversitelerin programları üzerinden ders yapan öğretim üyelerinin sayısı da azımsanacak ölçüde değildir. Burada gözden kaçmaması gereken önemli bir husus ise üniversitelerin söz konusu dersleri yürüten hocalara ayrım gözetmeden ek ders ödemesi yapmış olmasıdır. Burada bizim önerimiz özellikle üniversitelerin programları üzerinden derslerin verilmiş olmasının mutlaka takip edilerek ödemelerin ona göre yapılmasıdır. Öte yandan bu konuda özel gayret gösteren personelin teşviki de eğitimin kalitesinin artırılmasında önemli bir husustur. 2.5. Uzaktan Eğitim Sürecinde “Akademik Faaliyetler” Küresel salgın pek çok toplu faaliyetin ertelenmesine ya da internet üzerinden yapılmasına neden olmuştur. Bu bakımdan pek çok akademik toplantı da ya iptal edilmiş ya da internet üzerinden yapılmıştır. Ekonomik olması ve zaman kazandırması açısından uzaktan yapılan kongre ve sempozyumların yüz yüze yapılanlardan daha avantajlı olduğunu iddia etmek mümkündür. Üniversitelerin şehir ve ülke dışındaki toplantılara ödenek vermiyor oluşu gibi durumlardan dolayı bu tür akademik ortamlara katılamayan pek çok hocamızı internet üzerinden takip etmek mümkün olmaktadır. Milli eğitim bakanlığının bünyesinde çalışan öğretmenleri teşvik etmek amacıyla ülke içinde akademik toplantılara katılımlarda yol ve barınma imkânlarını karşılıyor olması oldukça önemli bir adımdır. Uzaktan katılım yoluyla da olsa akademik toplantılara katılımlarda ve yayınlarda hizmet puanı vermesi teşvik edici olmaktadır.[12] Üniversitelerinde benzer şekilde uzaktan eğitim yoluyla akademik çalışmaları teşvik etmesi ve katılım sağlayanlara teşvik vb. imkânları tanıması önemlidir. Sonuç Üniversitelerde özellikle İlahiyat/İslami ilimler fakültelerinde felsefe eğitiminin sağlıklı bir şekilde verilmesi gerektiği küresel salgın sürecinde bir kez daha kendini hissettirmiştir. Ülkenin dininin diyanetinin teslim edileceği kimselerin yetiştiği bu fakülteler küresel salgını anlama ve anlamlandırma noktasında önemli bir yere sahip olmaktadır. Küresel salgının başladığı ilk günlerde henüz Türkiye’de vaka görülmemişken fakülte öğrencilerinden Türkiye’nin mazlumların yanında olduğu için salgından Allah tarafından korunduğunu bizzat duymuş; Suudi Arabistan’ın Yemen’e zulmettiğinden İran’ın ve Mısır’ın bazı siyasi nedenlerden Allah tarafından cezalandırılarak virüse uğradıklarını, Avrupalıların ise abdest almadıkları için virüs kaptıklarını savunanlar olduğunu görmüş olmak bu işin vahametini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda öğrencilerimizin felsefi alt yapısını geliştirmek adına vize sınavında “Koronavirüs aşısını bulursanız ne yapardınız?” sorusuna cevap olarak ekseriyetin “satarım” yazdığını görmek felsefe eğitiminde vurgulamamız gereken şeyin öncelikle ahlak felsefesi olduğunu bizlere bir kez daha göstermiştir. Ahlak felsefesi kavramları ile ilgili yaptığımız ders sonucunda final sorularından birisini “bir sosyal olayın ahlak felsefesi kavramları ile tanımlanması” olarak belirledik. Öğrencilerin büyük bir özgünlük içinde cevaplar verdiğini ve kavramları içselleştirdiğini görmek sağlıklı ve bilinçli bir felsefe eğitiminin hemen her gün karşılaşacağımız birey ve toplum hayatını doğrudan etkileyen olayları anlamlandırmanın felsefe ile mümkün olacağını bizlere göstermiştir. Zira başta ifade ettiğimiz selefi zihniyetin virüsten sonra ibadethanelerimizi bile alkol bazlı dezenfektan ile temizlediğimize verecek cevabını tahmin etmek kolay değildir. Netice itibarı ile eğitim süreçleri uzaktan eğitim yoluyla da olsa kesintiye uğramadan devam ettirilmelidir. İslam felsefesinde eğitim ve öğretimde farklı metotlara açıklık noktasında Meşşailer örnek verilebilir. Çünkü onlar eğitim öğretim için dört duvar arasında belli bir zaman diliminde olmayı değil hayat boyu öğrenmeyi savunan filozoflardır. Küresel salgın sürecinin olumlu yönlerinden birisi de bu mantıktan hareketle örgün eğitimde görme şansımızın çok az olduğu kıymetli hocalarımıza ve verdikleri derslere kolaylıkla ulaşmak olmuştur. Bu durum akademik rekabeti de canlandırarak çalışan ile çalışmayanın daha da belirginleşmesine sebep olmuştur diyebiliriz. Dileğimiz küresel salgının son bularak herkesin sınıfında eğitimine devam etmesi yönündedir ama uzaktan eğitimin devamı da sağlanmalıdır. Devlet bu yolla eğitim yapan akademisyene, öğretmene destek vermelidir. Özellikle “Z” kuşağı olarak tabir edilen gençlerimizin bilgiye erişimi bu yolla çeşitlendirilip hakikate giden yollar artırılabilir. Kaynakça Tamtürk Bayram, Meşşâî Gelenek ve İbn Bâcce’nin Nefs Anlayışı, Ankara: Araştırma Yayınları, 2020. Tokat Latif, Din Felsefesi Yazıları, Ankara: Elis Yayınları, 2015. Uyanık Mevlüt, Felsefi Düşünceye Çağrı, Ankara: Elis Yayınları, 2003. Uyanık Mevlüt, Kur’an’ın Tarihsel ve Evrensel Okunuşu, Ankara: Fecr Yayınları, 2017. Yaran Cafer Sadık, Din Felsefesine Giriş, İstanbul: Rağbet Yayınları, 2. Basım, 2018. Dijital Kaynakça http://www.surveey.com/survey/UserPages/Report/SurveySummaryReport.aspx?surv=2094632. Erişim Tarihi 16/09/20 http://www.surveey.com/survey/UserPages/Report/SurveySummaryReport.aspx?surv=2094632, Erişim Tarihi 19/09/20. http://oygm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2020_01/08171429_Bilimsel_Toplantilara_Katilim_Yonergesi.pdf., Erişim Tarihi: 16/09/20. https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/depo/rehberler/covid-19-rehberi/COVID-19_REHBERI_GENEL_BILGILER_EPIDEMIYOLOJI_VE_TANI.pdf, erişim: 23/08/2020. http://www.surveey.com/survey/UserPages/CreateSurvey.aspx?modify=true&survey=2094632&lang=1, Erişim Tarihi: 16/09/2020. [1] Dr., Öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı Avanos Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu, bayram_tamturk@hotmail.com. [2] Bu süreç ile ilgili çalışmalarımıza başlamadan önce Türkçeyi önceleme kaygılarımızla ilgili olarak bilinçli bir şekilde virüsün Türkçe yazımı kullanılmıştır. Ayrıca hastalığını yayılışını ifade etmek için kullanılan “pandemi” kelimesi yerine “küresel salgın” kavramını kullanacağız. Kavramları ifade ederken Türkçe karşılıklarını öncelemek felsefeyi Anadolu’da yeniden yurtlandırmak düşüncesi bağlamında daha tutarlı bir yaklaşım olacaktır. [3] https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/depo/rehberler/covid-19-rehberi/COVID-19_REHBERI_GENEL_BILGILER_EPIDEMIYOLOJI_VE_TANI.pdf, erişim: 23/08/2020. [4] http://www.surveey.com/survey/UserPages/CreateSurvey.aspx?modify=true&survey=2094632&lang=1, Erişim Tarihi: 16/09/2020. [5] Mevlüt Uyanık, Felsefi Düşünceye Çağrı, Ankara: Elis Yayınları, 2003. [6] Bayram Tamtürk, Meşşâî Gelenek ve İbn Bâcce’nin Nefs Anlayışı, Ankara: Araştırma Yayınları, 2020. [7] Cafer Sadık Yaran, Din Felsefesine Giriş, İstanbul: Rağbet Yayınları, 2. Basım, 2018. [8] Latif Tokat, Din Felsefesi Yazıları, Ankara: Elis Yayınları, 2015. [9] Mevlüt Uyanık, Kur’an’ın Tarihsel ve Evrensel Okunuşu, Ankara: Fecr Yayınları, 2017. [10] http://www.surveey.com/survey/UserPages/Report/SurveySummaryReport.aspx?surv=2094632. Erişim Tarihi 16/09/20 [11] http://www.surveey.com/survey/UserPages/Report/SurveySummaryReport.aspx?surv=2094632, Erişim Tarihi 19/09/20. [12] http://oygm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2020_01/08171429_Bilimsel_Toplantilara_Katilim_Yonergesi.pdf., Erişim Tarihi: 16/09/20.
Bayram TAMTÜRK[1]
Soru/n: 2020 bahar yarıyılı üniversiteler başta olmak üzere ülkemizin eğitim tarihinde uzun yıllar unutulmayacak değişim ve dönüşümlere neden oldu. Her yıl olduğu gibi normal seyrinde başlayan eğitim-öğretim dönemi, İçişleri bakanlığımızın yayınlamış olduğu genelge ile 16 Mart 2020 tarihinden itibaren üç hafta süre ile tatil edildi. Süre bitiminde yapılan bir başka toplantı sonunda ise hepimizin bildiği gibi eğitimin uzaktan yapılmasına karar verildi. Küresel salgın sona erse bile pek çok üniversite önemli bir oranda dersi, ekonomik olması, daha kısıtlı istihdam ile halledilebilmesi, zaman ve mekân gibi gereksinimleri en aza indirgemesi gibi nedenlerle uzaktan eğitim yoluyla devam ettirecek gibidir. Şu halde uzaktan eğitim artık hayatımızın vazgeçilmez bir gerçeği gibi durmaktadır. Bu nedenle sorunlar ile ilgili sahadan tespitler yapılıp çözüm önerileri üretilmesi gerekmektedir. 2019-2020 eğitim öğretim yılı bahar dönemi başlarından itibaren ele aldığımız eğitim sürecimiz ve değişik fakültelerden öğrencilerimizin katılımı ile hazırladığımız anket çalışmamız bu amaçla hazırlanmıştır.
İngilizce yazılışıyla “Pandemic” hale gelen “Koronavirüs” hastalığı (KOVID-19) önlenemez bir salgın halinde dünyayı kasıp kavurmaya devam etmektedir.[2] Salgınla ilgili kısaca bilgi verecek olursak; Koronavirüsler (CoV), soğuk algınlığı gibi toplumda yaygın görülen, kendi kendini sınırlayan hafif bulaşma tablolarından, Orta Doğu Solunum Sendromu (Middle East Respiratory Syndrome, MERS) ve Ağır Akut Solunum Sendromu (Severe Acute Respiratory Syndrome, SARS) gibi daha ciddi bulaşma tablolarına neden olabilen büyük bir virüs ailesidir. Koronavirüslerin insanlarda bulunan, insandan insana kolaylıkla bulaşabilen çeşitli alt tipleri (HCoV-229E, HCoV-OC43, HCoV-NL63 ve HKU1-CoV) bulunmaktadır. İnsanlar arasında dolaşan bu alt türler çoğunlukla soğuk algınlığına sebep olan virüslerdir. Bununla birlikte hayvanlarda saptanan birçok koronavirüs alt türü mevcuttur ve bu virüslerin hayvanlardan insanlara geçerek insanlarda ağır hastalık tablolarına neden olabildiği bilinmektedir. Detaylı araştırmalar sonucunda, SARSCoV’un misk kedilerinden, MERS-CoV’un ise tek hörgüçlü develerden insanlara bulaştığı ortaya çıkmıştır. SARS-CoV, 21. yüzyılın ilk uluslararası sağlık acil durumu olarak 2003 yılında, daha önceden bilinmeyen bir virüs halinde ortaya çıkmış olup yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Yaklaşık 10 yıl sonra koronavirüs ailesinden, daha önce insan ya da hayvanlarda varlığı gösterilmemiş olan MERS-CoV, Eylül 2012’de ilk defa insanlarda Suudi Arabistan’da tanımlanmış; ancak daha sonra aslında ilk vakaların Nisan 2012’de Ürdün Zarqa’daki bir hastanede görüldüğü ortaya çıkmıştır. 31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Çin Ülke Ofisi, Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde etiyolojisi bilinmeyen zatürre vakalarını bildirmiştir. 7 Ocak 2020’de daha önce insanlarda tespit edilmemiş yeni bir koronavirüs (2019-nCoV) olarak tanımlanmıştır. Daha sonra 2019-nCoV hastalığının adı COVID-19 olarak kabul edilmiş, virüs SARS CoV’e yakın benzerliğinden dolayı SARS-CoV-2 olarak isimlendirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, COVID-19 salgınını 30 Ocak’ta “uluslararası boyutta halk sağlığı acil durumu” olarak sınıflandırmış, ilk salgının başladığı Çin dışında 113 ülkede COVID-19 vakalarının görülmesi, virüsün yayılımı ve şiddeti nedeniyle 11 Mart’ta küresel salgın olarak tanımlamıştır. Ülkemizde COVID-19 ile ilgili çalışmalar 10 Ocak’ta başlamış ve 22 Ocak’ta T.C. Sağlık Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu ilk toplantısı gerçekleştirilmiş, alınan önlemler ile ilk COVID-19 vakası Avrupa ve İran gibi komşu olduğumuz ülkelerden sonra 11 Mart’ta ülkemizde görülmüştür.[3] Bu makalenin yazıldığı sıralarda da henüz tedavisi ile ilgili kesin bir tedavi bulunamamış olup küresel salgın süreci devam etmektedir. KOVID-19 küresel salgını ile ilgili kısa bir giriş yaptıktan sonra bu süreçte felsefe öğretimine dair yaptığımız bazı çalışmaları ele alarak devam edeceğiz. Bu bağlamda aralarında Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, Yozgat Bozok Üniversitesi, Çorum Hitit Üniversitesi, Gümüşhane Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi öğrencileri başta olmak üzere 100 öğrenci ile internet üzerinden yapmış olduğumuz “Uzaktan Eğitim Değerlendirme Anketi”[4] çerçevesinde elde ettiğimiz bulguları paylaşacağız.
Tatil haberinin duyurulduğu saatlerde ise Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi ikinci öğretim ikinci sınıf öğrencileri ile dersimiz devam etmekte idi. Bahar yarıyılının başında görevlendirme olarak başladığım fakültede altı hafta boyunca yüz yüze Felsefe’ye Giriş, Din Eğitimi ve Din Felsefesi derslerini yürütme imkânı buldum. Tatilin ilan edildiği hafta fakülte için oldukça kritik bir zaman idi. Dönem başında yapılan planlama gereği vize sınavları bir sonraki hafta olan yedinci haftada yapılacaktı. Dolayısıyla vize öncesi son derslerimizi yapıyorduk. Hitit/Çorum İlahiyat Fakültesi öğretim üyeleri Mevlüt Uyanık ve Aygün Akyol hocalarımızdan edindiğimiz gelenek doğrultusunda vize öncesi dersimizde sınavda sorulabilecek muhtemel sorular ve öğrencinin haberdar olması beklenen sorunlar çerçevesinde bir sunum yaptık. Ancak gelen tatil haberi bizleri felsefe öğretiminde neler yaptığımızı ve bundan sonra neler yapabileceğimizi tekrar gözden geçirmek zorunda bıraktı. Bu zorlu küresel salgından önce ve sonra nasıl bir eğitim-öğretim yöntemi izlediğimizi, felsefenin kaygıları paylaşmak tanımından hareketle özellikle uzaktan eğitim sürecinde ülkenin değişik üniversitelerinde görev yapan hocalarımızla eşgüdümlü çalışmalarımızı ele aldıktan sonra gördüğümüz eksiklikleri ve geleceğe yönelik önerilerimizi tartışmaya açacağız.
Bahar yarıyılı 10 Şubat 2020 tarihinde normal seyrinde başlamıştı. Makalemize konu edindiğimiz felsefe grubu derslerinden Felsefeye Giriş dersi için Prof. Dr. Mevlüt Uyanık hocamızın Felsefi Düşünceye Çağrı[5] adlı kitabımızı ders kitabı olarak dönem başında belirleyip haftalık programlarımızı adı geçen kitaba göre düzenledik. Son iki haftada ise kendi çalışmamız olan Meşşâî Gelenek ve İbn Bâcce’nin Nefs Anlayışı[6] isimli kitabı o günlerde baskı sürecinde olmasına rağmen yetişir umuduyla programa ekledik. Felsefi Düşünceye Çağrı kitabının son iki haftası din felsefesi konularına denk geldiği için öğrencilerimizi önümüzdeki yıllarda alacakları derslere hazırlamak ve sene boyunca anlatılan felsefe derslerinden hareketle “Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmanın İmkânı”nı tartışmak amacıyla kitabımızın ilgili bölümlerini sene başında ders programında duyurduk.
Felsefeye Giriş dersi fakültenin birinci sınıflarının müfredatında bulunmaktadır. Yaptığımız araştırmalar daha önceleri müfredatta bulunan bu dersin pek çok dini yükseköğretim kurumunda verilmediğini göstermektedir. Bu bakımdan Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nin önemli bir ayrıcalığa sahip olduğunun belirtilmesi gerekmektedir. Çoğu İmam Hatip Lisesinden gelen öğrencilerimizin felsefeye karşı önyargılı olduklarının farkında olarak öte yandan İlahiyat fakültelerinde felsefe dersleri olsun mu olmasın mı tartışmalarının gölgesinde çalışmalarımız devam etti. Fakültenin son sınıf öğrencileri ve ilitam öğrencileri ile Din felsefesi dersinde okutulmak üzere Cafer Sadık Yaran hocamıza ait Din Felsefesine Giriş[7], Latif Tokat hocamıza ait Din Felsefesi Yazıları[8] ve Mevlüt Uyanık hocamızın Kur’an’ın Tarihsel ve Evrensel Okunuşu[9] isimli kitaplarını belirledik. Kitap temininin tamamlanmasıyla derslerimiz fakülteler tatil edilene kadar normal seyrinde devam etmiştir.
Bu süreç içerisinde hem derslerin gerçekleştirilmesi, hem de makalemizin dayanağı olan anket sürecini gerçekleştirdik. Uzaktan eğitim süreci ve değerlendirmesi, ders sürecinde karşılaştığımız tecrübeler ve yazımızın başında belirttiğimiz anket sonuçlarına göre yapılacaktır.
Küresel salgınının ülkemizde görülmesinden kısa bir süre sonra alınan eğitim öğretime ara verme kararı pek çok öğrenci için yanıltıcı olmuştur. Üç hafta sonra geri dönülür umuduyla eğitim öğretim malzemeleri yurtlarda bırakılmıştır. Bu nedenle uzaktan eğitim açısından en önde gelen sorun malzeme temini olmuştur. O günlerde kargo firmalarının kısıtlı çalışması pek çok büyük şehirde sokağa çıkma yasaklarının olması da yeniden kitap edinmek isteyenlerin önündeki en büyük engel olmuştur. Bu açıdan derslerde okutulacak kitap ve makalelerin çeşitli formatlarda internet üzerinden gönderilmesi bu sorunu büyük ölçüde çözmüştür.
Yapmış olduğumuz ankete göre öğrencilerin % 63’lük bir kısmı dersleri mobil cihazlardan % 35’i ise bilgisayar üzerinden takip etmiştir. Öğrencilerin %21’lik bir kesimi ise bağlanırken internet kesintisinden dolayı sıkıntılar yaşadıklarını belirtmektedir. Yök tarafından verilen internet kotasının ise %80 oranında kullanılmadığını görmekteyiz. Bunun sebebinin ise üniversitelerin kullandıkları programlarda kullanılmaması ya da hocaların sosyal medya ya da video sayfaları üzerinden yayın yapmaları olmuştur.[10] Bu noktada daha sonra izlenebilmesi için üniversitenin sitesine yüklenen videoların sadece öğrencilere açık olması bir eksiklik olup daha yaygın olan sosyal medya ve video siteleri daha kullanışlı olmaktadır. Öğrencilerin internet erişimini % 52 oranında mobil veri ile yapıyor olması da uzaktan eğitim sürecinin devamı düşünülürse oldukça önemli bir harcama kalemi olarak durmaktadır. Öğrencilerin %30’luk bir kısmı uzaktan eğitime internet kotasını yetiremediğinden şikâyetçi olurken % 14’ü sadece eğitim amaçlı kullandığında yeterli olduğunu beyan etmiştir. %87’si YÖK tarafından verilen internetin üniversitelerin uzaktan eğitim programlarında kullanamadıklarını söylemektedir.
Öğrencilerin örgün eğitimde aylık 500-1000 TL arası harcama yaparken uzaktan eğitimde % 26’sının hiç harcama yapmadan %25’inin ise 250 TL’lik bir harcama ile ayı bitirdiğini de belirtmek gerekmektedir. Bu bakımdan uzaktan eğitim ekonomik açıdan oldukça tercih edilebilir görünmektedir.
Uzaktan eğitim sürecinde hızlı bir şekilde hareket ederek pek çok üniversite kısa bir sürede uzaktan eğitim alt yapısını oluşturmuştur. Yaptığımız anket sonuçlarına göre %80 oranında üniversitede canlı ders yapıldığı, bu derslerin önceden programlanarak öğrencilere duyurulduğunu söyleyebiliriz. Yalnız burada üzerinde durulması gereken önemli bir husus derslerin süresidir. Uzaktan eğitim derslerini okuldaki gibi 90 dakikalık blok ders olarak yapan hocalar % 14 seviyesinde kalırken % 55’lik bir grubun dersleri 60 dakikadan az sürdüğünü ifade edebiliriz. Yapılan canlı derslerin ders bazında takibi felsefe grubu dersler için oldukça farklılık arz etmektedir. Canlı derslerin % 80’lik bir kısmını felsefe grubu dersler oluşturmaktadır. Bundan sonra en yakın alan ise % 8 ile Arapça ve Kur’an-ı Kerim dersleri takip etmektedir.[11]
Öğretim üyelerinin % 40’lık bir kısmı üniversitenin belirlediği dışında ders yapmazken geri kalan kısmı ayrıca sosyal medya ve video siteleri üzerinden ve daha sonra izlenebilecek şekilde ders işleme yoluna gitmişlerdir.
Çekilen ders videolarının verimliliği ile ilgili sorduğumuz soruya ise katılımcıların % 66’sı “Videodan yeterli verim alamazsam kitaptan faydalanırım” derken; % 25’i “Ders videosunun çekimi, içeriği ve kalitesi benim için önemlidir hoşlanmazsam izlemem” demiştir. Bu bakımdan ders video içerikleri düzenlenirken çekimin kalitesi, çekim ortamı azımsanmayacak bir yer edinmiştir.
Öğrencilerin % 70’i canlı derslerde hoca ile iletişim kurma imkânına sahip olduklarını ifade etmişlerdir. Genel itibarı ile ise % 40 oranında öğrencilerimiz telefon ve Watsapp uygulaması üzerinden hocalarına ulaştıklarını beyan etmektedir. Bu istatistiği burada belirtmekteki maksadımız yabancı kökenli bir iletişim programının önemli ölçüde eğitim alanında kullanıldığını ve olası güvenlik sıkıntılarını vurgulamaktır. Eğer uzaktan eğitim devam edecekse varsa kendi alt yapımıza ait bir programın tercih edilmesi zorunludur. Teknolojinin diğer alanlarında olduğu gibi iletişim ve eğitim alanında da yerli ve milli teknolojilerin üzerinde durulması gerekmektedir.
Eğitim sürecinin en önemli aşamalarından birisi en son aşama olan eğitim amacına ulaşıp ulaşmadığının tespit edildiği ölçme ve değerlendirme aşamasıdır. Uzaktan eğitim sürecinde ölçme ve değerlendirme süreci hem eğitimcilerin hem öğrencilerin en çok şikâyet ettiği kısım olmuştur. Buna bir de üniversite yönetiminin aldığı kararlar eklenince durum farklı boyutlara geçmiştir. Uygulanan ölçme değerlendirme metotları ve metotların güvenilirliği eğitimcileri ilgilendirirken sınavların yapılma şekli ve tabi ki sonuçlar öğrenciler için önemli olmaktadır.
Felsefe grubu dersleri takip eden öğrencilerin %40’ı uzaktan eğitim sürecinde sınav kaygısı yaşadıklarını belirtmektedir. Öğrencilerin % 50’si sınavların ödevlendirme yoluyla yapılmasını istemektedir. Ödev yoluyla yapılan değerlendirmede süre açıdan rahat olunması ve farklı kaynaklara ulaşmadaki rahatlık tercih edilme nedenlerindendir. % 32’si ise sınavın yüz yüze yapılması taraftarı olmuştur. Anket yaptığımız fakülteler özelinde % 75 oranında derslerin ödevlendirme yöntemi ile ölçme değerlendirme yapıldığı tespit edilmiştir. Genel olarak öğrencilerin % 38’i uzaktan eğitim sürecinde yapılan ölçme değerlendirmenin amacına ulaşmadığını çalışanla çalışmayanı ayırt etmediğini düşünmektedir. % 30’u ise kesinlikle hayır cevabı verdiğini düşünürsek büyük bir oranda öğrenci bu şekilde yapılan değerlendirmenin güvenilir olmadığını düşünmektedir. Özellikle ödevlendirme şeklinde yapılan sınavların mutlak intihal programlarından geçirilmesi gerekmektedir.
Öğrenciler uzaktan eğitim devam ederse % 70 oranında ödev yoluyla değerlendirme yapılmasından yanadır. % 21’i ise internet üzerinden sınav yapılmasının daha ayırt edici olduğu görüşündedir. Bu noktada altını çizmek istediğimiz önemli bir husus ise çevrimiçi yapılan sınavlarda öğrencilerin % 24’ünün kitap harici başka kaynaklardan yararlandıklarını itiraf etmiş olmalarıdır. Sınav güvenilirliğini etkileyen önemli bir nokta da sınavlarda dış kaynaklardan yardım almaktır. Bu husus hala önemli bir problem olarak karşımızda durmaktadır.
Öğrencilerin % 64’lük bir kesimi sadece ders videolarının sınavlarda başarılı olmak için yeterli olmadığını savunmaktadır. Bu bakımdan ders içerikleri ile yapılan kayıtların uyumlu olması gerektiği de hazırlanacak içeriklerde göz önüne alınmalıdır.
Uzaktan eğitim sürecinin en önemli problemlerinden birisi devam durumunun takip edilmesi olarak görünmektedir. Aslında açık öğretim yoluyla lisans öğrenimi almak isteyenler devam sorunu olan öğrenciler iken uzaktan eğitim sürecinde tersi bir şekilde devam zorunluluğu önemli bir durum haline gelmiştir.
Uzaktan eğitim sürecinde anket yaptığımız öğrencilerin %23’ü başka bir işte çalıştığını, çalışmak zorunda olduğunu beyan etmiştir. Öğrencilerin % 72’lik bir kısmı ise eğer normale dönülürse örgün okumayı tercih edeceklerini söyleyerek bu süreç bitse bile uzaktan eğitim devam etsin diyen %30’luk kısmı geride bırakmıştır.
Anket yaptığımız fakülteler göz önünde bulundurulacak olursa uzaktan eğitim sürecinde verilen derslerde % 75 oranında yoklama takibi yapılmadığı takibi yapılan fakültelerde ise devamsızlığın dikkate alınmadığı dikkat çekmektedir.
Uzaktan eğitim sürecinde dersleri takip eden öğretim üyelerinin ise bir kısmının daha üniversite karar almadan önce sosyal medya araçları üzerinden ve daha sonra takip edilebilecek şekilde dersler yaptığını söyleyebiliriz. Aynı şekilde ne sosyal medya araçları ne de üniversitelerin programları üzerinden ders yapan öğretim üyelerinin sayısı da azımsanacak ölçüde değildir. Burada gözden kaçmaması gereken önemli bir husus ise üniversitelerin söz konusu dersleri yürüten hocalara ayrım gözetmeden ek ders ödemesi yapmış olmasıdır. Burada bizim önerimiz özellikle üniversitelerin programları üzerinden derslerin verilmiş olmasının mutlaka takip edilerek ödemelerin ona göre yapılmasıdır. Öte yandan bu konuda özel gayret gösteren personelin teşviki de eğitimin kalitesinin artırılmasında önemli bir husustur.
Küresel salgın pek çok toplu faaliyetin ertelenmesine ya da internet üzerinden yapılmasına neden olmuştur. Bu bakımdan pek çok akademik toplantı da ya iptal edilmiş ya da internet üzerinden yapılmıştır. Ekonomik olması ve zaman kazandırması açısından uzaktan yapılan kongre ve sempozyumların yüz yüze yapılanlardan daha avantajlı olduğunu iddia etmek mümkündür. Üniversitelerin şehir ve ülke dışındaki toplantılara ödenek vermiyor oluşu gibi durumlardan dolayı bu tür akademik ortamlara katılamayan pek çok hocamızı internet üzerinden takip etmek mümkün olmaktadır.
Milli eğitim bakanlığının bünyesinde çalışan öğretmenleri teşvik etmek amacıyla ülke içinde akademik toplantılara katılımlarda yol ve barınma imkânlarını karşılıyor olması oldukça önemli bir adımdır. Uzaktan katılım yoluyla da olsa akademik toplantılara katılımlarda ve yayınlarda hizmet puanı vermesi teşvik edici olmaktadır.[12]
Üniversitelerinde benzer şekilde uzaktan eğitim yoluyla akademik çalışmaları teşvik etmesi ve katılım sağlayanlara teşvik vb. imkânları tanıması önemlidir.
Üniversitelerde özellikle İlahiyat/İslami ilimler fakültelerinde felsefe eğitiminin sağlıklı bir şekilde verilmesi gerektiği küresel salgın sürecinde bir kez daha kendini hissettirmiştir. Ülkenin dininin diyanetinin teslim edileceği kimselerin yetiştiği bu fakülteler küresel salgını anlama ve anlamlandırma noktasında önemli bir yere sahip olmaktadır. Küresel salgının başladığı ilk günlerde henüz Türkiye’de vaka görülmemişken fakülte öğrencilerinden Türkiye’nin mazlumların yanında olduğu için salgından Allah tarafından korunduğunu bizzat duymuş; Suudi Arabistan’ın Yemen’e zulmettiğinden İran’ın ve Mısır’ın bazı siyasi nedenlerden Allah tarafından cezalandırılarak virüse uğradıklarını, Avrupalıların ise abdest almadıkları için virüs kaptıklarını savunanlar olduğunu görmüş olmak bu işin vahametini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda öğrencilerimizin felsefi alt yapısını geliştirmek adına vize sınavında “Koronavirüs aşısını bulursanız ne yapardınız?” sorusuna cevap olarak ekseriyetin “satarım” yazdığını görmek felsefe eğitiminde vurgulamamız gereken şeyin öncelikle ahlak felsefesi olduğunu bizlere bir kez daha göstermiştir.
Ahlak felsefesi kavramları ile ilgili yaptığımız ders sonucunda final sorularından birisini “bir sosyal olayın ahlak felsefesi kavramları ile tanımlanması” olarak belirledik. Öğrencilerin büyük bir özgünlük içinde cevaplar verdiğini ve kavramları içselleştirdiğini görmek sağlıklı ve bilinçli bir felsefe eğitiminin hemen her gün karşılaşacağımız birey ve toplum hayatını doğrudan etkileyen olayları anlamlandırmanın felsefe ile mümkün olacağını bizlere göstermiştir. Zira başta ifade ettiğimiz selefi zihniyetin virüsten sonra ibadethanelerimizi bile alkol bazlı dezenfektan ile temizlediğimize verecek cevabını tahmin etmek kolay değildir.
Netice itibarı ile eğitim süreçleri uzaktan eğitim yoluyla da olsa kesintiye uğramadan devam ettirilmelidir. İslam felsefesinde eğitim ve öğretimde farklı metotlara açıklık noktasında Meşşailer örnek verilebilir. Çünkü onlar eğitim öğretim için dört duvar arasında belli bir zaman diliminde olmayı değil hayat boyu öğrenmeyi savunan filozoflardır. Küresel salgın sürecinin olumlu yönlerinden birisi de bu mantıktan hareketle örgün eğitimde görme şansımızın çok az olduğu kıymetli hocalarımıza ve verdikleri derslere kolaylıkla ulaşmak olmuştur. Bu durum akademik rekabeti de canlandırarak çalışan ile çalışmayanın daha da belirginleşmesine sebep olmuştur diyebiliriz.
Dileğimiz küresel salgının son bularak herkesin sınıfında eğitimine devam etmesi yönündedir ama uzaktan eğitimin devamı da sağlanmalıdır. Devlet bu yolla eğitim yapan akademisyene, öğretmene destek vermelidir. Özellikle “Z” kuşağı olarak tabir edilen gençlerimizin bilgiye erişimi bu yolla çeşitlendirilip hakikate giden yollar artırılabilir.
Tamtürk Bayram, Meşşâî Gelenek ve İbn Bâcce’nin Nefs Anlayışı, Ankara: Araştırma Yayınları, 2020.
Tokat Latif, Din Felsefesi Yazıları, Ankara: Elis Yayınları, 2015.
Uyanık Mevlüt, Felsefi Düşünceye Çağrı, Ankara: Elis Yayınları, 2003.
Uyanık Mevlüt, Kur’an’ın Tarihsel ve Evrensel Okunuşu, Ankara: Fecr Yayınları, 2017.
Yaran Cafer Sadık, Din Felsefesine Giriş, İstanbul: Rağbet Yayınları, 2. Basım, 2018.
http://www.surveey.com/survey/UserPages/Report/SurveySummaryReport.aspx?surv=2094632. Erişim Tarihi 16/09/20
http://www.surveey.com/survey/UserPages/Report/SurveySummaryReport.aspx?surv=2094632, Erişim Tarihi 19/09/20.
http://oygm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2020_01/08171429_Bilimsel_Toplantilara_Katilim_Yonergesi.pdf., Erişim Tarihi: 16/09/20.
https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/depo/rehberler/covid-19-rehberi/COVID-19_REHBERI_GENEL_BILGILER_EPIDEMIYOLOJI_VE_TANI.pdf, erişim: 23/08/2020.
http://www.surveey.com/survey/UserPages/CreateSurvey.aspx?modify=true&survey=2094632&lang=1, Erişim Tarihi: 16/09/2020.
[1] Dr., Öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı Avanos Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu, bayram_tamturk@hotmail.com.
[2] Bu süreç ile ilgili çalışmalarımıza başlamadan önce Türkçeyi önceleme kaygılarımızla ilgili olarak bilinçli bir şekilde virüsün Türkçe yazımı kullanılmıştır. Ayrıca hastalığını yayılışını ifade etmek için kullanılan “pandemi” kelimesi yerine “küresel salgın” kavramını kullanacağız. Kavramları ifade ederken Türkçe karşılıklarını öncelemek felsefeyi Anadolu’da yeniden yurtlandırmak düşüncesi bağlamında daha tutarlı bir yaklaşım olacaktır.
[3] https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/depo/rehberler/covid-19-rehberi/COVID-19_REHBERI_GENEL_BILGILER_EPIDEMIYOLOJI_VE_TANI.pdf, erişim: 23/08/2020.
[4] http://www.surveey.com/survey/UserPages/CreateSurvey.aspx?modify=true&survey=2094632&lang=1, Erişim Tarihi: 16/09/2020.
[5] Mevlüt Uyanık, Felsefi Düşünceye Çağrı, Ankara: Elis Yayınları, 2003.
[6] Bayram Tamtürk, Meşşâî Gelenek ve İbn Bâcce’nin Nefs Anlayışı, Ankara: Araştırma Yayınları, 2020.
[7] Cafer Sadık Yaran, Din Felsefesine Giriş, İstanbul: Rağbet Yayınları, 2. Basım, 2018.
[8] Latif Tokat, Din Felsefesi Yazıları, Ankara: Elis Yayınları, 2015.
[9] Mevlüt Uyanık, Kur’an’ın Tarihsel ve Evrensel Okunuşu, Ankara: Fecr Yayınları, 2017.
[10] http://www.surveey.com/survey/UserPages/Report/SurveySummaryReport.aspx?surv=2094632. Erişim Tarihi 16/09/20
[11] http://www.surveey.com/survey/UserPages/Report/SurveySummaryReport.aspx?surv=2094632, Erişim Tarihi 19/09/20.
[12] http://oygm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2020_01/08171429_Bilimsel_Toplantilara_Katilim_Yonergesi.pdf., Erişim Tarihi: 16/09/20.
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 121799
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.